İran neden Irak ve Pakistan’a saldırdı?
BARTU EKEN – KANAL 7 DIŞ HABER SERVİSİ
İran Devrim Muhafızları Irak’ın Erbil kentine 10 balistik füze fırlattı.
Tahran, bölgedeki MOSSAD casuslarının hedef alındığını duyurdu.
Farklı bir saldırıda ise Suriye’nin İdlib kentindeki DEAŞ noktalarının imha edildiği açıklandı.
Gelişmelere ilişkin Pentagon’dan açıklama yapıldı.
Saldırılardan ABD’ye bağlı hiçbir sivil veya askeri noktanın etkilenmediği belirtildi.
İran’ın sınır dışındaki operasyonlarının yansımaları devam ederken bu kez hedef Pakistan toprakları oldu.
Sınır bölgeleri balistik füzeler ve insansız hava araçları tarafından vuruldu.
Pakistan’da Ceyşul Adl isimli örgütün hedef alındığı bildirildi.
Sünni Belucilerin kurduğu örgüt, zaman zaman İran’a baskınlar düzenliyordu.
Gerekçe olarak bu durum gösterildi.
Pakistan’dan yapılan açıklamada ise sadece çocukların öldürüldüğü açıklandı.
Dışişleri Bakanlığı, “Bu tür tek taraflı eylemler iyi komşuluk ilişkileriyle bağdaşmaz ve ikili güven ve güvene ciddi şekilde zarar verebilir.” dedi.
Dolayısıyla İran’ın Irak ve Suriye’den sonra hedef aldığı Pakistan topraklarındaki operasyonları da yalanlandı.
Tahran’ın başlattığı operasyon dalgasının nedeni uzmanlar tarafından yorumlandı.
AKSA OPERASYONU HAMAS’I GÜÇLENDİRDİ, İRAN’I ZAYIFLADI
Uzmanlar, Hamas’ın 7 Ekim’de zorunlu olarak başlattığı Aksa Tufanı Harekatı’nın zaman geçtikçe İran’ın prestijini zedelemeye başladığına dikkat çekti.
Ağır bombardımanın ardından İsrail, moloz yığınlarının arasına kara birliklerini konuşlandırdı; Büyük bir Filistin direnişiyle karşılaştı.
Çatışmalar devam ederken İran animasyonlardan ve tehdit edici açıklamalardan öteye gitmedi.
Nitekim İran’la yakın ilişkileri bulunan Hizbullah, savaşa doğrudan müdahale etmeyeceğini açıklamıştı.
Analistler, bu durumun İsrail’i kuzeyde yeni bir cephe açmama zorunluluğundan kurtardığını savundu.
Bu arada İsrail’in Suriye’deki İran birliklerine yönelik saldırıları yoğunlaştı.
Aralarında İran Devrim Muhafızları Ordusu’nun önemli komutanlarından Razi Musavi’nin de bulunduğu çok sayıda üst düzey yetkili öldürüldü.
Bu durum Tahran’ın dış politikadaki duruşunu zayıflattı.
KİRMAN SALDIRISI TAHRAN’I ŞOK ETTİ
ABD’nin Ocak 2020’de Bağdat’a düzenlediği saldırıda Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin 4’üncü yıl dönümü nedeniyle Kerman kentinde anma töreni düzenlendi.
Bu sırada mezarlığa giden yolda 10 dakika arayla iki patlama meydana geldi.
DEAŞ terör örgütünün üstlendiği saldırılarda en az 84 kişi hayatını kaybetti.
Yüzlerce kişi yaralandı.
İran, saldırılardan İsrail ve ABD’nin sorumlu olduğunu iddia etti.
Ülkenin en ünlü ibadethanelerinde “intikam bayrağını” dalgalandırdı.
Ancak bu dönemde yine İsrail ve ABD’ye yönelik bir saldırı yaşanmadı.
Bu nedenle İran halkının hükümetin zayıfladığı izlenimine kapılabileceği yönünde yorumlar yapıldı.
Analistler, Tahran yönetiminin saldırılara yanıt vermek zorunda hissettiğini söylüyor; Buna göre terörle mücadele eden nispeten daha zayıf ülkelerin bu görev için seçildiğini değerlendiriyor.
Nitekim İdlib’de DEAŞ’ın işgal ettiği hiçbir toprak parçası yok.
Irak ve Suriye’deki ABD üslerine düzenlenen baskınlarda bugüne kadar tek bir ABD askeri zarar görmedi.
Dolayısıyla İran’ın yeni saldırılarının terörle mücadeleden ziyade uluslararası prestijini yeniden kazanmaya yönelik olduğu yorumu yapılıyor.